Donanım Geliştirici Ekosistemi İçin Yol Haritası: Devlete Açık Mektup
Türkiye'de donanım geliştirmek yıllardır aynı sorunun etrafında dönüp duruyor: Üreten insanı destekleyecek, hızlandıracak, önünü açacak bir ekosistem hâlâ kurulamıyor. Aslında bu ülkenin inanılmaz bir mühendis potansiyeli var; Anadolu'nun herhangi bir ilçesinde bile çalıştığım, tanıştığım, birlikte proje geliştirdiğim çok iyi donanımcılar var. Ama bu insanların çoğu, üretim yolculuğu daha prototip aşamasına bile gelmeden yoruluyor, çünkü kurulan sistem üretmek isteyen kimseyi tanımıyor, görmüyor, kolaylaştırmıyor. Sanki donanım geliştirmek, devlet tarafından "yabancı" bir alanmış gibi yönetiliyor.
Kayıt Mekanizması: İlk Adım
Bence yapılması gereken en temel şey, bu işi gerçekten yapan insanların resmen tanımlanması ve kayıt altına alınması. Bir ülke, üretim yapacak insanların kim olduğunu bilmezse, kimi nasıl destekleyeceğini de bilemez. Bu kayıt mekanizması teknokentler üzerinden bile yürütülebilir; amaç sadece liste çıkarmak değil, ekosistemin nabzını tutmak. Kim ne yapıyor? Hangi şehirde hangi alan güçleniyor? Nerede kapasite var, nerede eksik var? Bunları bilmeden strateji oluşturmak mümkün değil.
Prototipleme: En Kritik Aşama
Ama kayıt tek başına hiçbir şey değiştirmez. Donanım geliştiren herkesin en çok zorlandığı nokta prototipleme aşamasıdır. Daha fikir doğrulama aşamasında bile gümrük vergileriyle, geciken numunelerle ve erişilemeyen atölye imkânlarıyla boğuşuyoruz. Bir ülke, fikrin bile daha masaya oturamadığı bir aşamada, üreticiyi cezalandırmaya başlarsa oradan inovasyon çıkmaz. Prototip amaçlı getirilen ürünlerin belirli adetlere kadar vergisiz gelmesi gerekiyor. Numunelerin gümrükte beklememesi, kargoda özel bir süreçten geçmesi, yani geliştiriciye gerçekten "sen üretmek istiyorsun, hadi hızlan" diyen bir mekanizma kurulması şart.
Altyapı Erişimi
Altyapı erişimi de en az bunun kadar kritik. Türkiye'de yerel fab-lab kültürü hâlâ yok denecek kadar zayıf. CNC, 3D printer, test cihazları, ölçüm ekipmanları… Bunların her biri girişimci için tek başına ciddi bir maliyet. Oysa üniversitelerde yıllardır duran muazzam atölyeler, sadece öğrenciler veya akademisyenler için değil, gerçekten üretim yapan girişimciler için de ücretsiz kullanılabilir hâlde olmalı. Bu kaynaklar sonuçta ülkenin; gelişim isteyen herkesin erişimine açılmalı. Birçok prototip, sadece böyle küçük bir destek yüzünden hayata geçebilir.
Regülasyon Şeffaflığı
Türkiye'nin donanım alanında yaşadığı bir diğer büyük sıkıntı da regülasyonların belirsizliği. EMC testi, RF izinleri, saha doğrulamaları… Bunların nasıl yapılacağı çoğu zaman yoruma açık, süreçler net değil, zamanlama da maliyet de öngörülemiyor. Geliştirici bilmediği bir duvara çarpmaktan korkuyor. Bu alanın şeffaf, güncel ve anlaşılır bir biçimde yeniden tanımlanması gerekiyor. Devlet neyin nasıl yapılacağını açıkça yazarsa, geliştirici de yatırımcı da önünü görebilir.
Mentor Mekanizması
Bence devletin yapabileceği en akıllıca hamlelerden biri de mentor mekanizmasını doğru kurmak olurdu. Bu ülkede gerçekten donanım geliştirmiş, defalarca ürün çıkarmış, sahayı bilen, üreticiyi anlayan çok değerli mühendisler var. Devlet bu insanları tanımlayıp bir mentor havuzu oluştursa, bu mentorların içinde olduğu girişimleri otomatik olarak destek kapsamına alsa hem kalite yükselir hem de yanlış projelere kaynak akmaz. Aynı mantık akademik destekler için de geçerli. Akademisyenlerin geliştiricilere yük olmadan yol gösterdiği, kendini öne çıkarmak yeye projeyi güçlendirdiği bir model kurulmalı. Bugün birçok akademik mentorluk, girişimin üzerine bir ağırlık olarak çöküyor. Bu algının mutlaka değişmesi gerekiyor.
Bölgesel Strateji
Destekler sadece bireysel düzeyde değil, bölgesel strateji üzerinden de tasarlanmalı. Türkiye'nin her bölgesinin doğal bir uzmanlık alanı var; Konya tarım teknolojilerine zaten yatkın, Bursa otomotiv elektroniğin kalbi, Ankara savunma elektroniğinin merkezi, İstanbul ise IoT ve tüketici elektroniğinin doğal kümelenme alanı. Devlet bu potansiyeli görüp bölgesel segmentler tanımlarsa, kümelenme güçlenir ve tedarik zincirleri kısalır. Bu iş sadece metropollere sıkışırsa Türkiye asla gerçek bir üretim ülkesi olamaz. Anadolu'nun üretim kabiliyeti, doğru destekle çok daha büyük işler çıkarabilir.
Yatırımcı Teşvikleri
Donanım geliştiren yatırımcıların da desteklenmesi gerekiyor. Üretim hattı kurmak, Ar-Ge merkezi açmak, donanıma yatırım yapmak gerçekten büyük risk. Bu insanların sadece "ithalatçı" ile aynı kefeye konulmaması lazım. Donanım üretimine yatırım yapanlara ek vergi muafiyetleri ve uzun vadeli teşvikler verilirse, sermaye doğal olarak bu alana akacaktır.
Uluslararası İş Birliği
Ve tabii işin uluslararası boyutu var. Türkiye'de donanım geliştiren herkesin yolu bir şekilde Çin'e çıkıyor. Çünkü tedarik zincirinin gerçek merkezi hâlâ orası. Bu nedenle donanım geliştiriciler için özel viza anlaşmaları yapılmalı, Çin'deki üreticilerle daha güvenli bir iş birliği altyapısı kurulmalı, Ticaret Bakanlığı aracılığıyla güvenilir tedarikçi listeleri yayımlanmalı. Bu sadece iş kolaylaştırmaz; maliyetleri, süreleri ve riskleri dramatik şekilde azaltır.
Sonuç
Özetle söylemek gerekirse, Türkiye'nin gerçekten teknolojiyi üreten bir ülke olabilmesi için donanımı merkeze alan yeni bir vizyona ihtiyacı var. Donanım geliştirmek zordur, maliyetlidir, sabır ister. Ama doğru destekle bu ülke, dünya çapında ürünler çıkarabilecek yeteneklere sahip. Ülke politikası artık bu gerçeği görmek ve üretmek isteyenin önüne değil, arkasına geçip hızlandırmak zorunda.
